Connect with us

GÜNDEM

Cumhurbaşkanı Erdoğan,“Baskı gören, ayrımcılığa maruz kalan milyonlarca insana kapımızı açtık”

Avatar

Published

on

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi” konulu uluslararası konferansta yaptığı konuşmada, “Asırlardır doğudan batıya, kuzeyden güneye kıtalar ve bölgeler arasındaki insan hareketliliğinin merkezinde biz yer alıyoruz. Engizisyondan kaçan Museviler başta olmak üzere son 500 yılda zulme uğrayan, baskı gören; inancı, rengi, kültürü dolasıyla ayrımcılığa maruz kalan milyonlarca insana kapılarımızı açtık” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dokuz Eylül Üniversitesi’nce düzenlenen “Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi” konulu uluslararası konferansa katılarak, katılımcılara hitap etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konferansın başarılı geçmesini temenni ederek, göç konusunda uzman seçkin isimleri biraraya getiren Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar ve Üniversite Senatosu’nu tebrik etti.

Konferansın, Mültecilerin Statüsü Hakkında Cenevre Sözleşmesi’nin 70’inci yıl dönümünde tertiplenmesinin de ayrıca anlamlı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, göç konusunun, özellikle son yıllarda küresel bir mesele olarak dünyanın gündemini işgal ettiğine dikkati çekti.

“İNSANLIK SADECE AKDENİZ’DE DEĞİL, EGE’DE VE MERİÇ’TE DE SINIFTA KADI”

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insan hareketliliğinin yaşandığını, her sene milyonlarca insanın savaşlar, iç çatışmalar, istikrarsızlık, kıtlık, terör ve yoksulluk gibi sebeplerle evlerini terk ettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya genelinde göçmenlerin sayısının 272 milyona, yerlerinden edilen kişilerin sayısının 80 milyona, mültecilerin sayısının ise 26 milyona yaklaştığını bildirdi.

Dünya nüfusunun yüzde 3’ünün göçmen olarak hayatını sürdürdüğüne vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu insan hareketliliğinde zaman zaman içimizi acıtan pek çok manzarayla da karşılaşıyoruz. Zulümden, baskıdan, açlıktan kaçarak, güvenli bir gelecek kurma ümidiyle çıkılan yolculuklar, kimi zaman felaketle neticeleniyor. Geride bıraktığımız dönemde içinde çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 30 bine yakın göçmen Akdeniz’de hayatını kaybetti. Sahra Çölü’nün kızgın kumları, binlerce umut yolcusunun mezarı oldu. Aylan bebek başta olmak üzere Ege’de yaşanan insani dramları hiçbirimiz unutmadık, unutamayız. Büyük hayallerle çıktıkları yolculuklarında azgın dalgalara meydan okuyan bu mazlumların, bunun altını çiziyorum, özellikle botlarının, nasıl kasten batırıldığını gayet iyi hatırlıyoruz. İnsanlık sadece Akdeniz’de değil, Ege’de ve Meriç’te de sınıfta kalmıştır. Göçmenlerin güvenli yaşam hayalleri, kendilerini ölüme itenler tarafından Ege’nin sularına gömülmüştür.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece 2020 yılında Ege’de 9 bine yakın geri itme vakası yaşandığına dikkati çekerek, “Avrupa’ya sığınan onbinlerce Suriyeli çocuğun ise nerede olduğu, kimler tarafından kaçırıldığı bilinmiyor” dedi.

Göç konusunda Batılı devletler sürekli şikâyet etse de bu meselede asıl yükü taşıyanın gelişmekte olan ülkeler olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyadaki mülteci nüfusunun yaklaşık yüzde 85’ine zengin devletler değil, imkânları çok daha kısıtlı olan ülkeler ev sahipliği yapıyor. Kabul ettikleri birkaç yüz mülteciyi reklam malzemesi olarak kullananlar, doğrudan insan hayatıyla ilgili bu kriz karşısında sorumluluk üstlenmiyor” diye konuştu.

“TÜRKİYE, SAYILARI 4 MİLYONU BULAN SIĞINMACIYA TEK BAŞINA EV SAHİPLİĞİ YAPTI”

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği rakamlarına göre, 2020 yılında dünyada üçüncü ülkelere yerleştirilmeyi bekleyen 1 milyon 440 bin mülteciden sadece 39 bin 500’ünün, 25 Batı ülkesine yerleştirilebildiğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki Türkiye, sayıları 4 milyonu bulan sığınmacıya tek başına ev sahipliği yapmıştır, yapmaktadır. Türkiye’ye sınırlarını açması konusunda tavsiye verenler; bu süreçte sınırlarını kapatmış, mültecilere sırtını dönmüştür” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Yunanistan sınırındaki mültecilere Yunan güvenlik güçleri tarafından açıkça zulüm edildiğini gösteren utanç verici sahneler yaşadığını aktararak, Avrupa Birliği Ajansı’nın da bu hak ihlallerine ortak olduğunu söyledi.

“ASIRLARDIR KITALAR VE BÖLGELER ARASINDAKİ İNSAN HAREKETLİLİĞİNİN MERKEZİNDE BİZ YER ALIYORUZ”

Türkiye’nin kıtaların ve kültürlerin kavşağında bulunan bir ülke olarak, göç olgusuna asla yabancı olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Asırlardır doğudan batıya, kuzeyden güneye kıtalar ve bölgeler arasındaki insan hareketliliğinin merkezinde biz yer alıyoruz. Engizisyondan kaçan Museviler başta olmak üzere son 500 yılda zulme uğrayan, baskı gören; inancı, rengi, kültürü dolasıyla ayrımcılığa maruz kalan milyonlarca insana kapılarımızı açtık” değerlendirmesinde bulundu.

“Tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınan mazlumları asla vermem’ diyen bir devlet geleneğine sahibiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kafkasya’daki kardeşlerimiz de Balkanlardaki soydaşlarımız da başları dara düşünce hep bizim topraklarımıza sığındı. Nazilerin gadrine uğrayan yüzlerce bilim insanına 1930’larda bizim üniversitelerimiz sahip çıktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki Türk diplomatlar, her türlü riski göze alarak, Türk pasaportuyla yüzlerce mazlumu soykırımdan kurtardı. Hem Halepçe katliamından sonra, hem de Birinci Körfez Savaşı sırasında Irak’tan kaçan yüzbinlerce Kürt kardeşimize kapımızı açtık. Kırım’dan, Ahıska’dan, Türkistan’dan, Bulgaristan’dan göç etmek zorunda kalan soydaşlarımızı yine biz bağrımıza bastık. Tarih boyunca başı dara düşen, zulme ve katliama uğrayan herkese güvenli bir liman, şefkatli bir yuva olduk. Sınırlarımıza gelen hiç kimseyi etnik kimliği, dini, kültürü, meşrep ve mezhebi sebebiyle geri çevirmedik. Suriye’deki çatışmalar başladığından bu yana, bu tarihi sorumluluğumuzu, milyonlarca muhacire ensarlık yaparak bir kez daha yerine getirdik. Maddi imkânları bizden katbekat fazla olan ülkeler, mültecileri toplama kamplarına mahkûm ederken, biz bu insanlarla ekmeğimizi paylaştık.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyeli Türkmenlere, Kobanili Kürtlere, Halepli Araplara Türkiye’nin kapılarını açtığını ve sahip çıktığını vurgulayarak, eski ABD Başkanı Obama ile Kobani’li Kürtlere dair yaptığı görüşmesini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Obama, görevdeyken bir gece şahsımı aradı ve Kobani’deki Kürtlerin zor durumda olduğunu, bu konuda özellikle kapılarımızı açma noktasında destek istedi. Dedim ki ‘şu anda bunlar nasıl olacak?’ Bana verdiği cevap şu; bu insanlar ölümle karşı karşıya. ‘Peki, ne yapacaksınız?’ Aldığım cevap şu; ‘Biz gerekirse uçaklarla buraya her türlü mühimmatı indireceğiz.’ Yapacağınız bu operasyona ben katılamam çünkü o operasyonun ötesini görüyorum, ötesinde ciddi bir savaş söz konusuydu. Nitekim de öyle oldu ve o olayla birlikte binlerce on binlerce Kürt kardeşimiz o operasyonda öldü. Biz buna rağmen kapılarımızı açtık. On binlerce Kobanili Kürt şu anda hâlâ bizim ülkemizde” sözleriyle ABD Başkanı Obama ile görüşmesini aktardı.

Türkiye’nin Müslümanların yanında Hristiyanlara, Ezidilere, Süryanilere ve daha birçok farklı inançtan insana da kapılarını sonuna kadar açtığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’li bir generalin terör örgütü PKK, YPG ve PYD ile beraber hareket ettiklerini dair açıklamalarını da eleştirdi.

“MAĞDUR DURUMDAKİ İNSANLARA, KENDİ VATANDAŞIMIZA VERDİĞİMİZ HİZMETLERİ SUNDUK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu nasıl bir NATO ittifakı iki ülke? Bunların mültecilere sahip çıkmak gibi bir dertleri yok, dert başka hâlâ bunlar terörle beraberler, teröristlerle beraberler. Tabi bizde terörle ve teröristlerle mücadelemizi her yerde sürdürüyoruz, bundan sonra da sürdüreceğiz. Dostlar eğer dostluğunu icra ederse ettiği müddetçe biz de gönlümüzü açarız. Ama etmezlerse bugüne kadar ne yaptıysak bundan sonra da onu yaparız” değerlendirmesinde bulundu.

“Mağdur durumdaki bu insanlara, kendi vatandaşımıza hangi hizmeti veriyorsak aynısını, hiçbir karşılık beklemeden sunduk” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırdığımız bölgelerde de büyük bir göç krizini engelledik. Bütün bunları da çıkar hesabı veya reklam olsun diye değil; inancımızın, imanımızın, kültürümüzün bir gereği olarak yaptık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte Avrupalı ülke liderlerinin İdlib’te, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin yaptığı briket konutların bir kısmının yapımını üstlenmek konusunda verdikleri sözleri tutmadıklarını kaydederek, Türkiye’nin şu ana kadar 52 bin briket konutu yaparak, mültecileri çadırlardan kurtardığını belirtti.

Avrupa Birliği’nin Yunanistan’a 100 bin sığınmacı için 3 milyar Avro destek verirken, Türkiye’deki 4 milyon sığınmacı için elini taşın altına koymadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “18 Mart mutabakatıyla bize taahhüt edilen 6 milyar Avro, aradan geçen süreye rağmen, hâlen tam olarak gönderilmedi. Uluslararası basın kuruluşları bile bu gerçeği görmeye, teslim etmeye başladı” diye konuştu.

Geçtiğimiz günlerde uluslararası medyada yayımlanan bir haberde, Suriyeli mültecilere sahip çıkan tek devletin Türkiye olduğunun kabul edildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtemel katliamların önündeki yegâne engelin de Türkiye’nin bu bölgedeki askerî varlığı olduğunun altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü biz paylaşmanın bereketine, dayanışmanın gücüne inanan, dünyayı iyiliğin değiştireceğine, dünyanın iyilikle ayakta kaldığına iman eden insanlarız. Bizim böle bir farkımız var” sözlerine yer verdi.

Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin terörden temizlediği bölgelere şimdiye kadar sadece Türkiye’den 420 bin sığınmacının geri döndüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki siyasi çözüm çabalarında mesafe kat edildikçe, istikrar ve huzur ortamı tekrar güçlendikçe, bu geri dönüşlerin daha da artacağına inandığını söyledi.

“GÖÇ OLGUSUNA GENİŞ BİR PERSPEKTİFLE BAKILMASI GEREKİYOR”

Suriye’deki istikrarsızlıktan beslenen bölücü terör örgütünün, özellikle son günlerde, güvenli bölgelere yönelik terör eylemlerini artırdığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü PKK-YPG’nin saldırıları sebebiyle bir ay içinde onlarca masum sivil ve çocuğun hayatını kaybettiğine dikkat çekti.

Teröristlerin, Türkiye tarafından tesis edilen huzur ve güven ortamını bozmasına kesinlikle izin vermeyeceklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nasıl daha önce gerektiğinde kimseye bakmadan terör yuvalarını imha etmişsek, saldırıların devam etmesi hâlinde, diğer bölgelere yönelik de gereken adımları atmaktan çekinmeyiz” uyarısında bulundu.

“Göçle kurulan, bizzat ataları göçmen olan toplumların, göç meselesine salt güvenlik odaklı bir anlayışla yaklaşmaları büyük bir çelişkidir” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tarih boyunca var olan, bundan sonra da var olmayı sürdürecek olan göç olgusuna, geniş bir perspektifle bakılması gerekiyor. Suriye bağlamında yaşananlar bize duvarları yükseltmenin, sınırları dikenli tel örgülerle çevirmenin, hatta göçmenlerin botlarını batırmanın çare olmadığını göstermiştir. Özellikle az gelişmiş ülkelerin kıt kaynaklarıyla yetiştirdiği nitelikli insanlarını beyin göçünü teşvik ederek alıp, ihtiyaç sahiplerine kapıyı kapatmak, ahlaki bir tavır değildir. Bu tür politikalar, göçe kaynaklık eden sorunların derinleşmesine, yeni göç dalgalarının oluşmasına sebep olacaktır. Hele hele göç meselesinin üstesinden yabancı düşmanlığının ve İslam karşıtlığının körüklenmesi suretiyle gelineceğini düşünmek, büyük bir yanılgıdır. Gelir adaletsizliğinin bu derece keskinleştiği bir ekonomik düzende, göçü tamamen bitirmek mümkün değildir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, asıl yüzleşilmesi gerekenin göçü besleyen sorunlar olduğuna değinerek, “Bu yüzleşmeye, göç meselesinin elbette güvenlik boyutu da olan ama asıl insani, siyasi ve sosyal bir mesele olduğunu kabul ederek başlayabiliriz. Daha önce ifade ettiğim gibi; her göç aynı zamanda yeni bir buluşmadır; etnik kimliği, dini, dili, kültürü farklı insanların kucaklaşmasıdır. Göçle ilgili önyargılarımızı bir tarafa bırakarak, göçmenlerin gittikleri ülkelere ve toplumlara katkılarını da görmemiz gerekiyor” diye konuştu.

Türkiye’den göç edenler arasında, bilimden sanata, teknolojiden iş dünyasına kadar her alanda yaşadıkları topluma ve insanlığa çok büyük katkı veren isimler bulunduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde Türkiye’ye yerleşen sığınmacılar arasında da gayretleri, birikimleriyle Türkiye’ye önemli katkılar sunanların bulunduğunu anlattı.

“GÖÇ VE GÖÇMENLERLE İLGİLİ POLİTİKALARIMIZI OLUMLU YÖNDE YENİLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Asırlardır göç alan ve 1960’dan beri de göç veren bir ülke olarak, meselenin her iki boyutunu da dikkate alarak adımlar attıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güvenliğimizden taviz vermediğimiz gibi göç olgusuna yalnızca güvenlikçi bir pencereden de bakmıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir taraftan göç konusunda faaliyet yürüten kurumların kapasitesini güçlendirirken, diğer taraftan da dünyadaki iyi ve başarılı örneklerden istifade etmeye çalıştıklarını açıklayarak, sözlerini şöyle tamamladı: “Yarının büyük ve güçlü Türkiye’sini içe kapanarak değil, dışa açılarak inşa edebileceğimizin farkındayız. Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen yabancılara nasıl her türlü imkânı seferber ediyorsak; eğitimde, akademide, bilimde, sanatta, ticarette bu ülkeye katkı sunmak isteyenlere de gereken kolaylığı göstereceğiz. Bilhassa ülkemizde eğitim görmüş, milletimizle ünsiyet geliştirmiş, Türkiye’yle gönül bağı olan insanlara yönelik farklı adımlar atacağız. Değişen şartlara ve ülkemizin ihtiyaçlarına göre, göç ve göçmenlerle ilgili politikalarımızı olumlu yönde yenilemeye devam edeceğiz. Konferans çerçevesinde yapacağınız tartışmaların, ortaya koyacağınız fikirlerin bize bu doğrultuda yeni ufuklar çizeceğine inanıyorum. Özellikle de bunu çok açık net söylemek zorundayım o botları şişleyenleri her hâlde sizler en az benim kadar biliyorsunuz; komşu Yunanistan. Polisleriyle sahil güvenlikle o botları nasıl şişleyerek batırdıklarını o savunmasız insanların nasıl o denizin sularında öldüğünü biliyorsunuz. Bu gerçekleri tüm dünyaya anlatıyoruz, ne anlatırsan anlat bir kulaktan giriyor bir kulaktan çıkıyor ama biz yine de anlatmaya devam edeceğiz. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, konferansın başarılı geçmesini diliyor, Dokuz Eylül Üniversitemizi tekrar tebrik ediyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konferans öncesinde Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü’nü ziyaret ederek, Rektör Prof. Dr. Nükhet Hotar’dan üniversite çalışmaları hakkında bilgi aldı.

GÜNDEM

İyi ki Varsın Adem Çinkılıç

Avatar

Published

on

Türkiye’nin en genç illerinden biri olup, zengin kültürel mirası, doğal güzellikleri ve Ağrı Dağı ile önemli bir turizm merkezidir. Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Iğdır, çok çeşitli kültürlerin ve geleneklerin bir arada yaşadığı, hoşgörü ve kültürel zenginliklerin şehridir

“İyi ki Varsın” yazı dizimde ülkemizin bilim, sanat, tıp,sivil toplum kuruluşlarının liderleri ve patronlar dünyasından tanınmış simalar yer aldılar. Bugünkü yazı dizimizin konuğu; “Hedef, dünya çapında en iyi olmak” sözünden yola çıkarak, Gastronomi sadeleştirdiği, ne hayata ne kendine fazla anlam yüklemediği yaşam felsefesini mutfağına da başarıyla yansıtmayı hedefleyen Adem Çinkılıç

2004 yılında İstanbul Avcılar’ın Tahtakale Mahallesi’nde, şehrin gelişmemiş bir gecekondu bölgesinde dünyaya geldi. Çocukluk yıllarım dediği hayatında , pek çok zorluğunu erkenden deneyimlediği bir dönemi temsil ediyor.. Dedesi ,hayvancılıkla uğraşıyordu, dayıları ise tekstil sektöründe idi. Annesi tekstil işçisi, babası  tüp dağıtım işinde çalışıyordu. Ailesinin  çalışma azmi, kendisini  erken yaşlarından itibaren  hayatın temel dinamiklerini öğrenmesine yardımcı oldu . “ Mücadele etmek, emek vermek ve ayakta kalmak.”

Henüz çocuk yaşlarında, ailesinin yaşadığı bir yangın sonucunda, acımasız haberler peşi sıra geldi.Yangın sırasında dumandan etkilenen küçük kız kardeşi hastaneye kaldırıldı ve burada kalp rahatsızlığı olduğunu öğrendi. O günlerden bu yana kız kardeşi kalp nakli sırası bekliyor.  Bu elim durum, kendisini  hayatta her şeyin geçici olabileceğini, ancak dayanıklılığın ve sevdiklerin için mücadele etmenin asla bitmediği fikrini depreştirdi.

Sonrasında ailesi ile  birlikte, dedesinin  evine taşındılar .O günlerden itibaren bu hane halkı , hem zorluklarla hem de dayanışmayla başa çıkmayı öğreneceğim ,rehber edineceğim  bir yer oldu.

İlkokul yılları, yalnızlık ve dışlanma ile geçen Adem’in, İlk öğretimi Necdet Semker İlköğretim Okulu’nda başladı. Ancak derslerde gösterdiği aktif katılım ve meraklı yapısı onun sınav sonuçlarına da  yansımadı. İşin ilginç olanı da hatta daha da kötüsü, arkadaş gruplarına dahil edilmemesi  ve sürekli dışlanan bir çocuk olması,kendi iç dünyasına  yönelmesine  neden oldu. Çocukluğun  bu zorlayıcı yönü, insan ilişkilerini daha derin bir şekilde anlamasını  sağladı.

Ortaokul yılları bir öncekinden farklı değildi. benzer bir yalnızlık sürdü. Ancak bu yalnızlık, önemli bir farkındalık kazandırdı. Hayatını değiştirmek onun  elindeydi. Ortaokulun sonlarına doğru kendisinde yer bulan öz güven sayesinde  kendi yolunu çizmeye karar verdi. Bu karar, hayatında yeni bir dönemin başlangıcıydı. Artık sadece hayatın pasif bir izleyicisi değil, aktif bir aktörü olmayı seçmişti.

Lise yılları, kendisi  için bir dönüm noktası oldu. Sosyal çevresini genişletmek ve özgüvenini artırmak için paten kulübü kurdu. Bu kulüp, sadece bir sosyal faaliyet değil, aynı zamanda liderlik becerilerini  geliştirdiği ve hayal gücünü harekete geçirdiği bir platform oldu.

Lise döneminde girişimcilik ruhunu keşfetti. Dayısının  hediye ettiği akvaryumu süs eşyası olarak kullanmak yerine, balık üretimi yaparak gelir elde etmeye başladı. Ayrıca, yaz tatillerinde tekstil sektöründe çalışarak iş hayatının temel dinamiklerini öğrendi. Tekstil işinde sadece çalışmakla kalmayıp, kendi diktiği tişört ve sweatshirt’leri satarak küçük bir iş modeli geliştirdi. Bu deneyimler, bir birey olarak kendi ayaklarım üzerinde durması gerektiğini ve üretken olmanın değerini anlamasına yardımcı oldu.

Üniversite sınavlarına hazırlanırken, içindeki yemek yapma tutkusunun ne kadar derin olduğunu fark etti. Yemek yapmak onun  için sadece bir hobi değil, aynı zamanda bir sanat ve ifade biçimiydi. Bu tutkusunu , profesyonel bir kariyere dönüştürmek için gastronomi bölümüne yöneldi. Üniversiteye başladığında sadece mutfakta çalışmayı değil, aynı zamanda global bir bakış açısı kazanmayı da hedefledi. Bu nedenle, %100 İngilizce eğitim alarak hem akademik hem de kültürel anlamda kendini geliştirdi.

Ancak mutfakta çalışmanın yanında, iş dünyasını yakından tanımak ve bu dünyada yer edinmek istiyordu. 2022 yılında, organizasyonlara insan kaynağı sağlayan Mystaff adlı bir firmada çalışmaya başladı. Bu firma sayesinde kongreler, konferanslar ve etkinliklerde yer alma fırsatı buldu. Sadece altı ay içinde süpervizör konumuna yükseldi ve bu süreçte iş dünyasının dinamiklerini yakından gözlemleme fırsatı buldu. Aynı zamanda, Plus İnsan Kaynakları aracılığıyla 5 yıldızlı otellerde aşçı olarak görev alarak gastronomi alanındaki uzmanlığını geliştirdi.

Maddi kazancın yanı sıra, manevi değerlerinin de  de bir karşılığı olduğundan dolayı. 2023 ve 2024 yıllarında Zehra Ana Derneği’nin Erbain Çadırı projesinde gönüllü aşçı olarak görev aldı. Bu proje, sadece yemek yapmak değil, binlerce insanın ihtiyaçlarına hizmet etmek anlamına geliyordu. Gösterdiği özveri, projede tekrar yer almasını sağladı. Şimdi, 2025 yılında üçüncü kez bu anlamlı projeye katılmaya hazırlanıyor. Bu deneyimler, hem mesleki hem de manevi anlamda kendisini olgunlaştırdı.

Üniversitenin ikinci yılında, gastronomi dünyasındaki deneyimlerimi paylaşmak ve kendimi daha geniş bir çevrede ifade etmek için Mutfak.93 adlı markasını  kurdu. Bu platformda, yaptığı işleri ve katıldığı etkinlikleri paylaşarak hem kendini geliştirdi  ,hem de geniş bir network oluşturma imkanı yakaladı.. Ancak Onun ana hedefi , yalnızca bir şef olmakla sınırlı değildi.

Temel hedefim dediği , Gıda sektöründe bir iş insanı olarak varlık göstermek ve bu sektörde yenilikçi projelere imza atmak. Gıda sektöründe sadece üretici değil, aynı zamanda bir lider olmak istiyor. Küresel bir vizyonla, yeni ürünler ve iş modelleri geliştirerek hem sektöre katkı sağlamak, hem de genç girişimcilere ilham kaynağı olmak istiyor.

Hayatta karşıma çıkan her zorluk, benim için bir fırsat oldu diyen Vizyoner bir yapısı var.  Azimle çalışarak ve kararlılıkla ilerleyerek, hayallerimi gerçeğe dönüştürmek için çalışmaya devam ediyorum. Demesi adeta bunun bir üst vizyonu .

Adem Çinkılıç, Enerji Petrol Medya Grup’ a, İyi ki varsın yazı dizimiz adına verdiği demecinde şu ifadelere yer veriyor.

Bugün her zamankinden daha çok umuda ihtiyacımız var. Umutlu olmak zorundayız; işte bu umudu benim  gibi genç vizyonerler yeşertecek. Atatürk’ün gençlere  inandığı gibi. Bir Cumhuriyet genci olarak da bununla gurur duyuyorum. Çünkü bu ülkenin geçmişinde gençler vardı . Kurtuluş Savaşı’nda da 14 -15 yaşında gençler savaşırken, yanlarında yine azim ve kararlılık vardı.  Her dönemde olduğu gibi bugün de gençlerimiz halen var. . Bu ülkenin geleceğini gençlerimiz inşa edecek.

Siyaset olsun, spor olsun, benim gibi Gıda Sektörü  olsun, sizin gibi basın yayın sektörü olsun, biz gençlerin  olduğu her yer çiçek açar. Gençlerimize ne kadar fazla hayata dahil edersek, bu dünya o kadar güzel bir yer halini alacak. Çünkü biz gençler , duygu ve sistem arasında daha iyi bağ kurabiliyoruz.

İdeolojinden vazgeçmemek, güçtür bence. Kendini ispatlayabilmek için kafana koyduğun hedef için savaşıyorsan zaten güçlüsündür. Bu, “Ben para kazanabiliyorsam güçlüyüm” demek değil, bir fikri gerçeğe dönüştürebiliyorsan dünyanın en güçlü yatırım ve istihdam kaynağı sensin.

Kendisini hiç tanıma fırsatı bulamadım ancak,  kendimi çok yakın hissettiğim birisi Suna Kıraç. Onun “Ömrümden uzun ideallerim var” sözü ve mücadelesinden, haddim olmayarak da olsa zaman zaman omuzlarımda yük hissettiğimde çok büyük feyz alıyorum. O da bence Allah’ın bir lütfudur. Son dönemde kızı İpek Kıraç da annesinin yaptıklarını bir ileriye taşımaya çalışıyor. Onu da inanılmaz takdir ediyorum..diyor

Sosyal sorumluluk projelerinde yer almaktan son derece mutluluk duyan ÇİNKILIÇ, fırsat bulduğu zamanlarda projelere destek vermek adına, kapsamlı projelerle insanlara uzanan elin kendisi olmak istediğini her fırsatta söylüyor.

Ülkesine olan sevgisi, özlem duygusu ile saygın ve bir o kadar kararlı yaklaşımları, iş dünyasında yardım sever vizyon anlayışı, hayata anlam katmasını bilen/bildiren girişimci ruhu, bilge kişiliği ve toplumun sevgisini takdirini almış kimliği ile gelecek için daha birçok projelerin hayata kazandırılmasına liderlik yapacak olan uluslararası bir diplomat kimliğe kavuşması ile tüm çalışmalarından dolayı,

İyi ki Varsın Adem Çinkılıç diyorum

Levent Kandemir

DAHA FAZLA HABER

GÜNDEM

Hayat Bir Yolculuk Bir Keşif Bir Deneyim

Avatar

Published

on

Hayat, bir kitaba benzer; her gün yeni bir sayfa açar, her yolculuk yeni bir hikâye yazar. St. Augustine’nin dediği gibi, “Hayat bir kitaptır ve gezip görmeyenler hep aynı sayfayı okur.” Bu kitap ne kadar renkli olursa, yaşamımız da o kadar anlam kazanır. Seyahat etmek yalnızca bir yerden bir yere gitmek değildir; insanın kendini, hayatını ve dünyayı keşfetmesidir.

Bir yere varmak için değil, keşfetmek için seyahat eden Goethe’nin gezgin anlayışı, bize bu dünyada bir turist değil, bir kâşif olmamız gerektiğini hatırlatır. Yeni yerler, kültürler ve insanlar tanımak, insana yalnızca bilgi değil, derin bir alçakgönüllülük katar. Gustave Flaubert’in söylediği gibi, “Seyahat insanı alçak gönüllü yapar. Size dünyada ne kadar küçük bir yer işgal ettiğinizi görmenizi sağlar.”

Ancak seyahat sadece dış dünyayı keşfetmek değildir; aslında insanın iç dünyasına yaptığı bir yolculuktur. Andrew McCarthy’nin, “Ne kadar uzağa gidersem kendime o kadar çok yakınlaşıyorum,” sözünde belirttiği gibi, uzaklar bize kendimizi görmenin yeni yollarını sunar. Martin Buber ise bu yolculuğun insanın bilinmeyen yönlerini keşfetmesine olanak sağladığını söyler: “Bilmediğin bir yola gitmek bilmediğin bir yönünü keşfetmektir.”

Cesaret ve İlk Adımın Önemi

Her büyük yolculuk bir adımla başlar. Laozi’nin, “En uzun yolculuklar bile tek bir adımla başlar,” sözünde ifade ettiği gibi, ilk adımı atmadan ne hayaller gerçekleşir ne de ufuklar genişler. Kıyıyı gözden kaybetmeden yeni okyanuslar keşfedilemez, diyor Andre Gide. Bu cesaret, yalnızca fiziksel bir yolculuk için değil, aynı zamanda hayatta yeni deneyimlere adım atmak için de gereklidir.

Hayatı Zenginleştiren Seyahat

Matthew Karsten, “Seyahat için yaptığın yatırım kendin için yaptığın en iyi yatırımdır,” diyerek seyahatin maddi boyutunu değil, kişisel gelişime olan katkısını vurgular. Anonim bir söz ise, “Para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir,” diyerek, gerçek zenginliğin deneyimlerde olduğunu söyler. Bu, Betty Williams’ın şu sözüyle tamamlanır: “Her şey kötüye gittiğinde kendine bir tatil ısmarla.” Çünkü bazen hayatın koşuşturmasından bir adım geri çekilip nefes almak, yenilenmek için en iyi yoldur.

Hayatı Dolu Dolu Yaşamak

Jack Kerouac’ın “Yaşa, seyahat et, maceraya atıl, şükret ve asla pişman olma,” sözleri, hayatın esas felsefesini özetler. Hayat bir defa yaşanır ve bu yüzden her anı dolu dolu değerlendirmek gerekir.

Sonuç

Hayat, bir yolculuktur. Seyahat etmek ise bu yolculuğun en güzel araçlarından biridir. Her adımda, her yeni ufukta biraz daha kendimizi bulur, biraz daha zenginleşiriz. Hayatımızın kitabını yazarken, keşifler ve deneyimlerle dolu bir hikâye yaratmak bizim elimizde. Çünkü Emile Zola’nın dediği gibi, “Hiçbir şey zekâyı seyahat etmek kadar geliştirmez.”  Hadi o zaman bugün nereye gidiyoruz?

Ayşe Deniz

DAHA FAZLA HABER

DÜNYA

Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi Ayşe Alpay

Avatar

Published

on

Ayşe Alpay ile röportaj başlıyor ve ilk duyduğum söz ;

Merhaba Levent Kandemir sözlerine  ekliyor.

Emek en yüce değerdir. Başarıdan geçen güzel insanlarla, yolunuz güzelleşsin ifadesinde bulunan  Ayşe Alpay’ kısa anekdotlar eşliğinde  ifade ediyor ve yazı dizinimi oluşturmaya başlıyorum.

 İş dünyası başta olmak üzere, siyaset dünyası içerisinde de yer alan ailenin ,altı kardeşten üçüncüsü olan Ayşe Alpay, eğitim yıllarına Amasya ilinde devam etmiş, Liseyi Amasya  Atatürk Lisesi’nde okumuştur.

İnsanın eğitim mezuniyeti değil mezuniyetleri olmalı inancı ile öğrenme süreklilikleri devam eden Ayşe Alpay, kendi ifadesi ile şu an ve sonrasında , insan ve topluma fayda sağlayabileceği kariyer  alanlarında yer almanın, yaşamda verilmiş şans olduğuna inanıyor. Başarıda iyi niyetli düşüncenin, bilgi dolu her adımın maratonlar yaratacağı idraki ile Basın Medya İletişim, Eğitmenlik  alanlarının  üzerine,  şimdilerde  Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında eğitim almaya devam ediyor.

1996 yılında Eczacıbaşı Beiersdorf A.Ş bünyesinde kozmetik sektöründe ilk çalışma hayatına başlayan Ayşe Alpay, 2001 yılı itibarı ile Uluslararası Tv ve Medya sektöründe Make-up artist  olarak görev yaptı. 2004 yılı itibari ile TMSF bünyesinde Uluslararası TV kanalları artistik hizmetler biriminde çeşitli  yönetim görev kadrolarında yer aldı. Türkiye’de ilk artistik hizmet birimi işletmeciliği kurmuştur. Uluslararası Görsel  Yazılı medya aalnından on seneyi aşkın bir zaman dilimi içinde Ayşe Alpay ismi ile staylig ve özel çalışmada ekibi ile birlikte yer aldı.

Bunlardan bir kaçına değinirsek ”Star TV, Kral tv,” ve beraberinde , Türkiye Güzellik Yarışmaları ödül törenlerinde ki sunum ve aktivasyonlarını sayabiliriz.

Ülkemizin ve Dünyanın Uluslararası alanda başarılara imza atmış sanatçımız sevgili  İbrahim Tatlıses  ile özel make up Sanatçısı 9 yıl görev yapmış .

Uluslararası sahne sanatları yazılı görsel medyada adını tarihe yazdıran Ayşe Alpay 2014 senesine kadar devam eden süreçte ,make _up keyifli en güzel mesleğinin  yeniliklerini ülkemize kazandırması olduğunu belirtiyor.

Ayşe Alpay yakın zamanda ise  Dünyada yedi kampüsü olan bir Türkiye Üniversitesine tecrübe ve birikimleri ile Profosyenel Sanat ve Sanatçı ve Makyaj bölümü açılması adına bölüm projesine devam etmekte.

Türkiye ve Uluslararası konjektüründe  çocuklar başta olmak üzere, insana dair insanı yardım adına 2011 yılından bu güne  çeşitli  Uluslararası Vakıf ve STK aracılığıyla ile kadar  çalışmalarım devam ediyor…

Ayşe Alpay, Türkiye’de Ekonomi Gazetecileri Derneği çatısı ile birlikte ilk inşaat zirvesi ve kentsel dönüşüm. Gıda (Gastronomi)başlıklı  büyük paneli İstanbul Büyük Clup  Cercle Oriant  gerçekleştir. Güncel hayata dokunan bir çok organizasyon hazırlamış ve yönelmiştir.

Son zamanlarda ise özel bir Uluslararası bir Vakıf Üniversitesi ortaklığı ile gerçekleşen Uluslararası bir Filim Festivalinde  Koordinasyon Başkanlığı içerisinde yer almaktadır.

Vatan büyü k aşktır diyen Ayşe Alpay de ülke ekonomisi için önemli olan Cumhurbaşkanımız  Sayın; Recep Tayyip ERDOĞAN ‘ın  ileriye dönük projelerinden bir tanesi olan  Endüstriyel kenevir bitkisinin ülkeye katkısı amaçlı yazılarının haricinde  Gelişim Proje çalışmalarına devam etmektedir.

AyşeAlpay Türkiye’nin en kapsamlı sosyal sorumluluk projesi “ESKİ HÜKÜMLÜLERE VE TOPLUMA YARDIM ETMENİN AKILLI YOLU” başlıklı projesinin çalışmaları arasına almayı düşündüğünü ifade ediyor.

Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi kategorisinde olmak istedim.

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan tüm Girişimci Platformu örgütleri başta olmak üzere Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TOBB, Ankara Ticaret Odası ATO  iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” Platformuna katılma isteğim ile  Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi kategorisinde olmak istedim.

Kadın girişimciler, cesaretleriyle, başarılarıyla, başka kadınlara da ilham veriyor. Öyküsü karanlıkla kalan kadınlara ışık tutuyor. O yüzden onlara destek verilmesi ve hikayelerinin paylaşılmasının öneminden bahsetmeden geçemeyeceğim.

Bir önceki dönemlerde Girişimcilik noktasında yazıları ile iz bırakarak dereceye giren Aysun Aktaş Akdoğan, Ayşegül Abacı, Hande Çilingir, Gamze Cizreli, Ebru Baybara Demir gibi başarılarıyla ülkemize gurur yaşatan pek çok kadın girişimcinin yolu da bu platformda kesişmiş olması beni bu noktada harekete geçirdi.

Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi alanında ; kadının refahı üzerine faaliyetlerde bulunan sosyal girişimcilerin bu faaliyetleri ve aktivizmlerini ele almak amaçlanırken, kadının konumuna toplumsal cinsiyet açısından bir yaklaşımla eğilmek hedeflenmiştir. Bu bağlamda katılımcıların, özellikle kadına yönelik sosyal girişimciliği anlamlandırırlarken, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bilincinde ve dahi eşitsizliğe karşı bir tutum sergiledikleri ve bu tutumun literatürle aynı çizgide ilerlediği görülmüştür.

Ülkemizde kadın girişimcilerin karşılaştığı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin  temelinde, hala pek çok engel var. Onun dışında, en sık karşılaşılan sorunlar, ekonomik ve psikolojik temelli. Kadın girişimcilerin, harika iş fikirleri, çalışkanlığı, umudu ve azmi var. Fakat, ekonomik teşvik ve destek bulmakta, bazen de ilk adımı atmakta zorlanıyorlar. Bir de buna ek olarak toplumda; ev, çocuk ve yaşlı bakımı gibi sorumlukların kadına ait olduğu algısı eklenince, girişimcilik yolculuğu daha da zor ve fırtınalı hale geliyor. Hepsinin ortak noktasında sanırım SOSYAL Olabilme yani Sosyalleşme yatıyor.

Bir yerden başlamak gerekiyor, kendi istediğinize odaklanın diyebilirim. Bu ülkede kadın sosyal girişimci olmak zor, aslında sadece bu alan için de değil. Sosyal girişimcilik insanın kendine yaklaşma yolculuğu denebilir, kendini keşfetme yolculuğu. Bizi, kadınların birbirini desteklediği bir çıkış yolu ve umut olarak görüyorum.

Benim Sosyal girişimcilik fikrim, içinde bulunduğum sosyal gruplarda edindiğim farkındalık sayesinde oluştu. En çok desteği eşimden ve ailemden gördüm. “Kadınlar öncelikle sosyal varlıklardır. Bu nedenle sosyal destek onlar için önemlidir. Ayrıca izleyecekleri yol ve yardımı öğrenmek için böyle bir desteğe ihtiyaç duyarlar.”

Biz Kadınlar öğrenmeye daha açık olduğumuz için hem cinslerimizle çalışmak biraz daha kolay gibi görünüyor. Kadın olarak çalışma ortamına katılmamız için, ailemizden mutlak destek almamız gerekiyor.

Erkekler öğrenmeye ve gelişmeye kapalı oldukları için, onlarla çalışmak biraz daha zor gibi. Konu ile alakalı güzel bir tanımlama yapmak gerekirse, “Bir ailede kız çocuğunu çalışmalarınıza dahil etmek istediğinizde, en son kararı eğer varsa babanın vermesinin bekliyorsunuz. Bu süreçte eğer siz eğer baba ile iletişim kuramazsanız veya bu iletişim sağlıklı bir iletişim olmazsa kız çocuğu ile çalışmanız imkansız gibi görünüyor.”

Ayşe ALPAY olarak, özelimde hep şunu düşündüm. Günümüz İnternet ve teknoloji çağında, kadını, erkeği, sosyal olan her birey sosyal desteğe ihtiyaç duyuyoruz. Özelikle toplumuzda, çoğu kesimler deki kadın bireylerimiz daha çok ihtiyaç duyuyoruz.

“İnsanların birbirinin derdiyle dertlenmeyi unuttuğu, bireysel hazların egemen olduğu bu çağda Sosyal Etkinlik ruhunu canlandırmak çok önemli.” Genç kadınlarımızın  her alanda üretken bireyler olması için çalışmalar yürütüyorum . İnşallah sonuç alırım.

“Eğer yaşadığınız toplumda ; Hakikatin peşinde olmak kadar, yakalanmış bir hikmetin cesaretli bir duruşla savunucusu olabilmek de önemli. “

Sosyal Etkinlik anlamında dersimize iyi çalışmalıyız.

Ürettiğimiz tüm projelerin, esasında yegâne rehber kendi öz değerlerimiz ve gerçek anlamda objektif bilimsel çalışmalarımız olmalıdır .

Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’ Biz Kadın Girişimcilerin Sosyalleşmesi adına ;

Toplumsal dayanışma çatısı altında ,STK ‘lar  ,Dayanışma ,ortak payda altında  iş birliklerine adeta yol gösteriyor. Kadın girişimcilerin daha kuvvetli bir sesle kendilerini anlatabilme, duyurulabilmeleri için Bir OKUL

Ben sözlerimin sonunda şu belirtmek istiyorum.

“İstenmeyen tabuları kırmak istemeyenler, en başta biz kadınlar. Bu isteksizliğimizi yok etmemiz kadın olarak birbirimize destek olmamız gerekiyor. Üst düzey yöneticilikle ilgili kadın olarak ne kadar istekli olup karar mekanizmalarında yer alırsak o kadar çok kadınların hayatını olumlu yönde etkileriz.” İnancındayım.

Ve her başarının denenmiş bir kararla başladığını unutmasınlar…”Dünde yaşadıklarım bana tecrübe……”Yarın adına hedef, Gelecek adına Kariyer” olacağa inancını taşıyorum

Ben ve benim gibi yarışmada yer alacak  bütün girişimci kadınları kutluyorum. Ülkemizde kadın girişimcilerin ve onlara destek veren kurumların da artmasını diliyorum. İnşallah Başarı hep birlikte sosyalleşen Kadınlarımız ile olur.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla Selamlıyorum

Ayşe Alpay

DAHA FAZLA HABER

Genç gazeteciler | TÜRKİYE

HER ŞEY GÜÇLÜ TÜRKİYE İÇİN

TAKVİM

Şubat 2021
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728

HABER BURADA

GÜNDEM22 saat ago

İyi ki Varsın Adem Çinkılıç

Türkiye’nin en genç illerinden biri olup, zengin kültürel mirası, doğal güzellikleri ve Ağrı Dağı ile önemli bir turizm merkezidir. Tarihi...

GÜNDEM23 saat ago

Hayat Bir Yolculuk Bir Keşif Bir Deneyim

Hayat, bir kitaba benzer; her gün yeni bir sayfa açar, her yolculuk yeni bir hikâye yazar. St. Augustine’nin dediği gibi,...

DÜNYA2 gün ago

Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi Ayşe Alpay

Ayşe Alpay ile röportaj başlıyor ve ilk duyduğum söz ; Merhaba Levent Kandemir sözlerine  ekliyor. Emek en yüce değerdir. Başarıdan...

DÜNYA2 gün ago

TÜRKİYE SLOVENYA İÇİN SON DERECE ÖNEMLİ BİR ORTAK

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu – DEİK, Türkiye-Slovenya İş Forumunu, T.C. Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, Slovenya Başbakan Yardımcısı Dışişleri...

ENERJİ2 gün ago

Yılın En İyi Aile Danışmanı Ödülü Hande Dengim Bağcıoğulları’nın oldu

Yılın En İyi Aile Danışmanı Ödülü Hande Dengim Bağcıoğulları’nın oldu. Türkiye’nin en prestijli ödül töreni Altın Melek Ödülleri nin 17.si...

GÜNDEM4 gün ago

Kagider Kadın Girişimciler Hatay’da Bir Araya Geldi

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği- Kagider tarafından Hatay ‘da gerçekleştirilen “Kadın Girişimcisi Proğramı” ile Kadın Girişimcilerin Gücü bir kez daha ele...

GÜNDEM5 gün ago

Ak parti Genel Başkan Yardımcısı Erkan Kandemir TRT Haber in Konuğu oldu.

Türkiye Genelinde Ekim 2024 Tarihinde başlatılan Ak Parti İl ve İlçe Kongrelerinin 92 günlük bir süreç ile 56 İl ve...

DÜNYA5 gün ago

ULUSKON’dan GAMBİYA Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına Ziyaret

Uluslararası Yatırım ve İş Dünyası Konfederasyonu (ULUSKON) Başkanı ve Birleşmiş Milletler İyi Niyet Elçisi Nezaket Emine Atasoy, Gambiya Ulaştırma, Bayındırlık...

GÜNDEM5 gün ago

SİGORTA VE OTOMOTİV SEKTÖRÜ İSTİŞARE TOPLANTISI ATO’DA YAPILDI

Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, motorlu kara taşıtı alım satımı yapan ATO üyelerinin talepleri üzerine zorunlu trafik poliçe süresinin...

DÜNDEN BUGÜNE YARINDAN GELECEĞE6 gün ago

GOLTEKS 2025 YILI  TRAKYA KARİYER FUARI’NA ANA SPONSOR OLDU

Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi koordinasyonu ve destekleri ile “Geçmişin İzinde Geleceğini Keşfet” sloganıyla, Marmara Bölgesinde, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ev...

REKLAMLAR

Genç gazeteciler | TÜRKİYE

Haber Burada

seers cmp badge